Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
29 Ocak 2013 Salı

Duygu Özlem Yücel İle İkinci Kitabı ve Yazma Serüveni Üzerine Konuştuk... | Söyleşi


Öncelikle beni kırmayıp, Tuğçe’nin Kitaplığına konuk olduğun için teşekkür ederim. Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi’nden konuşmaya geçmeden önce, bize biraz kendinden bahseder misin?

İlkokul ve lise eğitimini Şişli Terakki Lisesinde tamamlamış ardından Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinde Radyo-TV- Sinema lisansı ve Reklamcılık yüksek lisansıyla eğitim hayatını sürdürmüş, iş hayatını iletişim danışmanlığı ve kurumsal iletişim alanında sürdürürken, yazıya olan aşkından her şeyini bırakıp kendini yazmaya adamış eli kalem tutan ve o kalemle hiç var olmamış dünyaların kapılarını aralayan bir hayalperestim diyebiliriz... Dergi ve internet portallarında ilişkiler üzerine köşeler yazmakta ve şu sıralar üçüncü kitabımın hazırlıklarını sürdürmekteyim.

Aslı ve Can’ın, okuduktan günler sonra hala akılda kalan bu etkileyici hikayesi nasıl ortaya çıktı?

Öncelikle iyi bir kitap okuyucusu olarak beğenmene ve seni etkilemesine çok sevindiğimi bilmeni isterim. Kitabın ilham kaynağına gelince, günümüzde herkesin yaşamayı hayal ettiği o saf, büyülü ve beklentisiz aşkın ilham kaynağı kesinlikle aşktı... Ama yaşanmış değil olması hayal edilen aşk...

Benim gördüğüm, altta  yatan konuya dair bir hayli araştırma yapmışsın (kitaba dair açık vermeden bu soruyu sormakta bir hayli zormuş) ve çok doğru çıkarımlar var. Bunun için ne gibi bir araştırma sürecinden geçtin?

Açık vermeden cevaplamak da oldukça zor ama sürprizi bozmadan anlatmam gerekirse; altta yatan konuya dair öncelikle hazırlanmış bilimsel veriler ve raporları bulup onları inceleyerek işe başladım. Ardından konuyla ilgili edindiğim -özellikle bir tanesi çok etkileyici bir biyografi olan- çeşitli kitaplar okudum ve yine beni çok etkileyen bir belgeselin verilerinden faydalandım. Bunların hepsi kitabın can damarını oluştururken bana ışık tutan yardımcılarım oldu.

Bahsettiğin belgeseli bende seyretmiş ve etkilenmiştim. Sanırım şimdi biyografide okumam gereken kitaplar arasında. Kitabının karakter odaklı olduğunu göz önüne alınca, insan merak ediyor; karakterlerine nasıl can verdin? Ve tabii ki; Can mı, Aslı mı?

Karakterler beynimde canlanırken sanki isimleriyle doğuyor.
Tek istisnam ise Aslı'ydı çünkü o ilk kitabımın uçarı, umarsız yan karakteri iken ikinci kitabımın ana karakteri oluverdi ve uçarılığının ve boşvermişliğinin nedenini gözler önüne serdi.
Favori karakterim ise kesinlikle Can... Fırtınalı bir denizde her şeye rağmen yaşama tutunan ve bu yaşam içinde aşkın en güzel haliyle nefes almaya çalışan, hem güçlü hem de bir o kadar yorgun bir karakter olarak Can bende hayranlık uyandıran bir karakter.

Kitabı okurken, duyguların bu derece de etkili biçimde aktarılmış olması bana sürekli yaşanmışlık payı olup olmadığı sorusunu düşündürdü, bir yaşanmışlık var mı?

İtiraf etmeliyim ki hiç bir yaşanmışlık payı olmamasına rağmen yazarken yaşadım. Hayal dünyamın kurgusuna kendimi öyle bir kaptırdım ki karakterler orada bir yerlerde yaşarken ben elçilik yapıp gözlerimin önünden akan filmi kelimelere döktüm.

Ve bu kitabı yazarken en zorladığın, yada özellikle zor gelen bir sahne oldu mu?

Beni en çok zorlayan bölüm kitaptaki tüm düğümlerin çözülüp soru işaretlerinin cevaplarına kavuştuğu belki de okurken herkesi zorlayacak olan son bölümdü. Duygularıyla yazan bir yazar kendini yazdığı o hayal dünyasına öyle bir kaptırır ki; inişleri çıkışları duygusal karmaşasıyla son bölüm beni içinde oradan oraya fazlasıyla sürükleyen bölüm oldu.

Sıra yazma kısmına geldi :), yeni bir hikayeye başlarken, bir taslak oluşturuyor musun, yoksa hikayenin seni götüreceği yola mı bırakıyorsun kendini?

Bir taslaktan çok kitabın ana konularını içeren bir çerçeve oluşturup, kendime başı ve sonu belli bir yol haritası çiziyorum. Kitaptaki kurgu ve karakterlerin yaşayacakları ise yazma sırasında şekilleniyor. Hatta bazen en başta çizilen o yol haritası yerini bambaşka bir şekle sokup bana bile sürpriz yapabiliyor.

Aslında bu soruyu ilk kitapta sormak belki daha doğru ama ben o şansımı kaçırdığıma göre; Türkiye’de kitap yayınlatmak nasıl bir serüven, biraz anlatır mısın?

Oldukça zor bir serüven. Bu işin tek sırrı başarı ve inanç. Yaptığınız işe güveniyorsanız ve bu işi bir defalık değil de bir ömürlük düşünüyorsanız, başarınız için yola çıkmalısınız. Çünkü günümüzde o kadar çok bu işle uğraşmak isteyen insan var ki; bir yayınevinin size güvenip kitabınızla var olmanızı sağlamasının tek yolu onlara kusursuzluğunuza yakın ve itinalı bir çalışma sunmak.

Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi artık ikinci kitabın, ikinci kitap daha mı kolay? Arada nasıl bir fark var?

İlk kitap boğulma riskini göze almadan hayatın kıyısında şekle bürünmüş bir kitaptı. Herkesin yaşadığı ilişkiler ve hayatının bir bölümünde mutlaka tanımış olabileceği karakterlerle bezenmiş eğlence dozu yüksek bir ilk adımdı. Ve ilkinin başarısı beni ikincisinde sınırları zorlamaya, duyguların daha da derinlerine dalarak kalemimle olmayanı oldurmaya itti .O nedenle ilk kitabım daha duru ikincisi de daha cesaretli diyebilirim.

Bu sorunun ardından, tabii ki; yeni yazarlara neler önerirsin?

Hayal etmekten korkmasınlar ve hayal dünyalarını asla sınırlamasınlar. Kalemleri ölçülü değil özgür ve özgün olmalı. Yazmak sabır isteyen bir süreç o nedenle bir şeyleri başarmak için acele etmesinler ve telaşa düşmesinler. Yaratıcılık sürecinde sabırla ve hissederek yapılan her şey daha değerlidir.

Peki bundan sonra senden ne beklemeliyiz? Görünürde yeni bir kitap çalışması var mı?

Kesinlikle... Yazmak benim için vazgeçilmez bir serüven. Ayrıca bir hayal atölyesi kurma çalışmaları içerisindeyim. Bu atölyede yazmaya aşık tüm hayalperestlerle yaratıcı yazı atölyelerimiz, öykü yazma seminerlerimiz ve hayata dair daha pek çok şey olacak. Orala hayat molaları vereceğiz anlayacağın.

Aşk masalı olarak tanıtılsa da aslında aslında alışılmış romantik aşk hikayelerinden farklı – ve bunun için minnettarım sana – ve bildiğim kadarıyla sen de ciddi bir kitap okuyucususun, neler okuyorsun?

Herşeyi ve her tür kitabı okuyorum. Çünkü bir yazar olarak her şeyden beslenmem gerektiğini düşünüyorum.

Debbie Macomber'ın yalın dünyasından ve mütevazi karakterlerinden tutun da Adam Fawer'ın incelikle düşünülmüş kurgularına, Dostoyevski'nin usta betimlemeleriyle belleklerimize bir oya gibi işlediği hayatlardan tutun da J.K Rowling'in sınırları zorlayan hayal alemine kadar herşeyle beslenmeli insan. O yüzden "en"lerden çok "her"lerim var benim!

Birazda aldığın tepkilerden bahsedecek olursak; aldığın en sert tepki, en sert eleştri neydi bugüne kadar? En serti sormuşken, en iyisini de soralım tabii ki

Bu konuda çok şanslıyım sanırım çünkü çok sert ve tepkili hiç bir eleştiri almadım. Aldığım iyi ya da kötü tüm eleştiriler oldukça yapıcıydı ve ilerlemem için çok etkili oldular. Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi'nde var olan kırılma noktası bir okurumu tedirgin edip, üzmüştü sert bir tepki olmasa da yaşadığı şaşkınlık beni düşündürdü. En iyiler ise yazarken yaşadığım duyguları, okurken yaşadıklarını söyleyen okurlarımdan gelen güzel eleştiriler... Onlara o hisleri akıtabilmiş olmak paha biçilemez!

Son olarak, okuyucularına ve Tuğçe’nin kitaplığını takip edenlere söylemek istediklerin?

Öncelikle sana böyle güzel ve incelikle hazırlanmış bir kitap blogu hazırladığın için, hem bir yazar hem de iyi bir okur olarak teşekkür ederim. Bundan sonra ilgiyle takip edip yorumlarından yararlanacağım çok güzel bir kaynak olacak benim için.

Son olarak söylemek isterim ki; okuyanlar okumaktan, yazanlar da yazmaktan asla vazgeçmesinler. Hatta gelin birlikte yazalım diyecek kadar ileri gidesim var -ki atölyemi kurmaktaki amacım da bu. Yazma ve okuma sevgisi bizlere verilmiş büyük bir hediye ve hayatın rutininden en güzel kaçış noktası. O nedenle hayal dünyamızı beslemekten asla vazgeçmeyelim.

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...