Dünyayı bir seneyi aşkın
bir süredir meşgul eden ve hala üç kitap ilede New York Times Bestseller listesinde ilk
sıralarda olmayı başaran Fifty Shades Üçlemesinin ilk kitabı Fifty Shades of Grey (Grinin Elli Tonu) geçtiğimiz
aylarda ülkemizde de satışa çıktı – ki ben gerçekten beklemiyordum – ve tabii ki en çok satanlar listesinin de
gelip en başına oturdu. Ekim ve Kasım aylarında da serinin diğer iki kitabı
satışa çıkacak.
Bu kadar olay yaratan
kitap neymiş diye hala merak edeniniz varsa kısaca bahsedeyim, hikaye oldukça basit ve klişe
aslında; genç ve masum kız, zengin ama oldukça sorunlu genç adam birbirlerine
aşık olurlar ve birinin kontrol merakı, diğerinin özgürlük hissi ile çatışmaya
başlar.
Washington eyalet
üniversitesinden mezun olmak üzere olan, 22 yaşındaki Anastasia “Ana” Steele, en
yakın arkadaşı Katherine Kavanagh yerine üniversite gazetesi için, röportaja
gider ve 27 yaşındaki zengin iş adamı Christian Grey ile tanışır ve beklendiği
üzere an itibariyle karşılıklı olarak etkilenirler. Böylece Ana’nın zorlu aşk
yolculuğu başlamış olur.
Ana, güzelliğinin
farkında değil, tüm zamanını eline aldığı İngiliz Klasiklerini okuyarak geçiriyor
ve aşk hayatı en yakın arkadaşının anlattığı maceralardan ibaret, son derece naif.
Christian Grey ise, fazlaca talepkar, huysuz, cinsel açıdan kadınların büyük
bir çoğunu kaçırabilecek nitelikte belirgin bazı tercihleri var, karizmatik ve
yakışıklı. Ana, arkadaşları ve hatta Christian Grey’in kendisi tarafından bile
uyarılmasına rağmen, kendine engel olamıyor ve ruhsal açıdan dengesiz
kahramanımıza kapılıyor. Christian Grey ile başa çıkmaya çalışırken,
Christian’da kontrolü kaybetmeden Ana için hissettikleri ile başa çıkmaya
çalışıyor.
Diğer karakterlerin oldukça sönük kaldığı bir gerçek ama ilerleyen iki kitapta bu durum birazda olsa değişiyor.
Bu üçlemenin ilk kitabı
sadece tanışmaları ve sonrasındaki birkaç haftayı kapsıyor, ama yaşananlar ve haliyle okuyacaklarınız oldukça yoğun. Şahsen ben, "Ve Sonsuza Kadar
Mutlu Yaşadılar (Happily Ever After)" türündeki; erkeklerin muhteşem, kadınların sadece
süs eşyası olduğu türden romantik hikayeleri çok fazla sevdiğimi iddia
edemeyeceğim, ama herkesin zaman zaman gerçeküstü, kolay bir kitap okumaya ihtiyacı
vardır. Ve azıcık da olsa ilginizi çeken bir şeyler varsa bu türde, bu kitapta
kendini okutacaktır. Sonuçta, sürekli acaba nasıl olurdu hissini uyandırması,
gördüğü ilgiyi açıklayabilir. Ama tabii ki herkesin okuyacağı, okumak
isteyeceği yada okuyabileceği türden bir kitap değil. Erotik kategorisine
alınmış olduğunu unutmamak gerekir. (Bu noktada ben Türkçe’nin nasıl
bir etki yarattığını merak etmiyor değilim, e-kitap olarak ilk çıktığında
tesadüfen denk gelmiş ve okumuştum, bazı şeylerin İngilizce’de daha rahat
okunabileceğini düşünüyorum hala)
Aslen 2009 yılında internet
üzerinde yayınlanmış, Twilight etkisi
ile yazılmış bir kurgu (fanfiction) olan Fifty Shades Serisi -ki dikkatli
baktığınızda karakterlerdeki benzerlikleri görmemek mümkün değil-, harika
yazılmış bir eser değil, aksine bu noktada oldukça eleştirilen bir kitap, ama bence yazıldığı kadar kadın hareketini, kişiliğini de geriye
götürmüş yada götürebilecek bir eser de değil. Sonuç olarak adı üzerinde bu bir
kurgu, fantastik bir dünya. Yüzbinlerce
kadın bu kitabı okuyor çünkü bu kitaptaki olaylar normalde yaşayabileceğiniz
türden değil, yada başınıza gelse muhtemelen koşarak kaçacağınız bir durum. Kahramanları (ki özellikle onlar) da dahil olmak üzere, gerçeküstü, hayal ürünü...
Kitabın ciddi olarak yapısal
sorunları, göz ardı edilemeyecek klişeleri, birçok defa tekrar edilmiş kelimeleri, ifadeleri ve diyalogları var ki, yer yer okuyucuyu ciddi anlamda rahatsız edebilecek düzeye ulaşıyor. İnsan “Hadi ama artık”, “Daha neler” yada “Yok
canım!” demekten kendini alamıyor ama bu eğlendirici ve kendini okutan bir
kitap olması gerçeğini değiştirmiyor. Satış rakamlarına bakıldığında da
İngiltere’de bugüne kadar basılmış en hızlı satılan kitap ünvanını almayı
başarmış, ve dünya çapında adetler 40 milyonu geçmiş durumda.
İyi yada kötü olması
durumunu herkes hala tartışa dursun, kitapları hızla satmaya devam ediyor ve yazarı E.L. James (Erika Leonard)’in artık
son derece zengin bir kadın olduğu kesin.
Kitabın birde filmi çekilecek,
inernette oyuncu kadrosu ile ilgili ciddi spekülasyonlar sürekli dolaşıyor ama henüz
resmi olarak yapılmış bir açıklama yok. Sadece senaristin Kelly Marcel olduğu
kesin.
Birde filme ait
müziklerin olduğu bir soundtrack albüm Emi Classics’ten eylül ayında dünyanın çeşitli
ülkelerinde satışa çıktı. Kitapta ben okurken de en çok müziklerin ne kadar
etkili olduğunu düşünmüştüm, dikkatinizi çekecek kadar detaylı vermiş yazar bu
şarkıları... Sizin bu kitap ve yarattığı sansasyon ile ilgili düşünceleriniz nedir? Paylaşırsanız sevinirim...
kitabı ilk okumadan önce Ayşe Kulin'in bir röportajında bu kitaptan bahsettiğini gördüm sonradan sosyal medya da etkisini gördüm ve alıp okudum gerçek üstü bir kitaptı yani kitabı alırken ne kadar erotizmi kullanabilir ki acaba diye düşünmedim diyemem alışılmışın dışındaydı benim için. her ne kadar karakterlerin ruhsal durmunu düşünmeye çalışsam da kitabın bitişi beni çok germişti. ikinci kitabı okumayı bekletiyorum çünkü Gabrielin Cehennemini okudum belki ondaki romantizm daha baskın geldi sanırım kitabın ilk sayfasındaki yorum sanırım Grinin Elli Tonu kitabına bir rakip olabileceğini söylüyordu ve onun ikinci kitabının yolda olduğunu okudum sanırım popüler edebiyatta Twilight serisinden sonra yeni bir erotizm roman furyası saracak sanırım .. :)
YanıtlaSilİlk kitabın bitişini beğenmiş daha doğrusu böyle bir aşk romanı (erotizmi cıkartırsak sonucta bir aşk romanı nede olsa) için farklı bulmuştum - sözüm yaşanandan çok sonuç kısmı için tabii, ama tabi ikinci kitap için beklentiyi arttıran bir son oldu benim için - bazen okumayanlar için kitabı batırmadan yazmak ne zor oluyor :) - VE evet son soylediginiz dogru simdi birde Sylvia Day'in Bared to You cıkacak Türkiye'de oda benzer bir seri üçleme :)
SilGabriel'in cehennemini okuduysanız, www.tugceninkitapligi.com da son yorumum o kitap uzerineydi ve yakın zamanda da yazarıyla yaptıgım bir soylesiyi yayınlayacagım. orayıda ziyaret ederek yorum bırakırsanız cok sevinirim. Buradan devam etmiyorum artık cunku...