Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
22 Ekim 2012 Pazartesi

Bir Soru Bir Aşk - David Nicholls

Bu haftanın ilk kitap yorumu, Bir Gün kitabının yazarı David Nicholls'ın Bir Soru Bir Aşk'ına (Starter for Ten) ait. Bu kitap aslında yazarın ilk romanı. Ülkemizde ancak Bir Gün'ün (One Day) getirdiği başarı ardından bu sene içinde yayımlandı. Gerçi kabul etmek lazım, yazarın kitapları tüm dünyada  Bir Gün'ün başarısı ardından yeniden baskıya girdi.

Bir Gün, benim favori kitaplarım arasında yer alıyor ve iki kere okuduğum sayılı kitaptan birisi. Okuyanların bildiği üzere; Bir Gün, üniversitenin son günü tanışan iki arkadaşın, yıllar boyu aralıklarla süren, bir nevi aşk ve arkadaşlık hikayesini anlatıyordu. Romantik ve zaman zaman oldukça da dokunaklı bir kitaptı. Beni en çok etkileyen yanı, doğal anlatımı ve bıraktığı,  rahatlıkla herkesin hayatından bir parça olabilirmiş hissi idi. Bu kitap Bir Gün'den tamamen farklı önce bunu belirterek başlamak istiyorum. Ama aynı olan bir şey var; yazarın anlatım doğallığı. David Nicholls, son derece doğal bir dil kullanan; abartıya, gereksiz ve yorucu tasvirlere yer vermeyen, yaşandığı gibi sunan bir yazar.

SORU: Robert Dudley’nin, soyluların Kraliçe’ye karşı kötü planlanmış ve başarısız bir ayaklanmaya yönlendirdiği ve 1601′de idam edilen üvey oğlu ve I. Elizabeth’in eski gözdesi?
CEVAP: Essex.
Bütün genç insanlar bir şeyler için endişelenirler; bu, büyümenin doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır ve on altı yaşındayken, benim hayattaki en büyük kaygım da O-düzeyi ¹ sınav notlanm kadar iyi ya da saf ya da asil ya da gerçek bir şeyi bir daha asla başaramamaktı.
Tabii ki o zaman bunu çok da fazla abartmıyordum; sertifikalarımı çerçeveletmiyor ya da ona benzer tuhaf şeyler yapmıyordum. Burada notlarım konusuna girecek değilim, çünkü o zaman iş rekabete girer, ama şurası kesin ki onlara -yeterlilik belgelerine- sahip olmak hoşuma gidiyordu. On altı yaşındaydım ve kendimi ilk kez bir şey için yeterli bulunmuş hissediyordum.
Hikaye böyle başlıyor...

1985 yılında, 19 yaşındaki Brian Jackson, Londra'ya üniversite okumaya gider. Kahramanımız,  İngiliz kitap ve filmlerinde sıkça rastladığımız, işçi sınıfı bir çevreden gelmektedir ve gizliden gizliye en büyük arzusu üniversiteler arası bir bilgi yarışması olan Üniversiteler Düellosu için takıma girmek ve bu yarışmaya katılarak, artık hayatta olmasa da, bu yarışmanın hayranı olan babasını gururlandırmaktır.

Şansı yaver giden Brian, takım seçmelerine katılma hakkı kazanır, güzel Alice Harbinson'un takıma girmesine yardımcı olur ve kendisi yedek olarak kalır. Ama hem takıma yedekte olsa girmiş olmaktan, hem de her hafta yapılacak takım toplantılarında güzel ve gösterişli Alice'i göreceği için son derece heyecanlıdır. Düşündüğü gibi de olur, Alice ile çalışmalar esnasında yakınlaşırlar. Ama uzun bir yıl olacaktır...

Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar Brian'ın sosyal olarak yükselme arzusu, üniversitede dikkate alınan birisi olma çabası ve bu uğurda kendini düşürdüğü hallere şahit oluyoruz. Çoğu zaman Brian'in bu yolda aldığı riskler, sizi güldürüyor da olsa bir yandan da insan dişlerini sıkıp bekliyor olacakları.

Okulun ilk yılı geçmeye başladıkça Brian'da, bilginin bilgelik olmadığını ve akıllı olabilmek için tüm cevaplardan daha fazlasını bilmek gerektiğini öğreniyor. Öte yandan, yalnız kalan annesi ve değiştiği için kendisine çokta kolay zamanlar yaşatmayan en yakın iki çocukluk arkadaşı, Tone ve Spencer, ile uğraşmak zorunda kalır.

David Nicholls, başarılı bir şekilde, kendini aptal duruma düşürecek şeyler yaptığının farkında olan ama bir şekilde buna engel olamayan, kendine güvensiz ama son derece gerçekçi ve sıcak bir genç yaratmış. Hikayeyi tamamen Brian'in ağzından, onun bakış açısıyla görüyor olmamıza rağmen,  O'nun dışında gelişen olayları anlıyor ve olacakları beklemeye başlıyoruz, okurken.

Kısacası yetişkin olmaya çalışan, Brian'ın okul günlerinin keyifli bir dille anlatılması aracılığıyla sunulmuş bir büyüme, kendini bulma hikayesi. İngiltere'de bir okul hayatında yaşanabilecek herşeyi içinde bulmak mümkünken, tabii ki kendi yaşantımız ile karşılaştırdığımızda aynı derecede ilişkilendirmek mümkün olmuyor. Ama yine de, bu durum Brian'in kendini düşürdüğü durumları anlamanıza yada bunlara gülmenize engel olmuyor. Çok hızlı akmasa da, keyifle okunan, gerçekçi ve espirili bir dille yazılmış ...

Özellikle, Nick Hornby ve Adrian Mole kitaplarını seviyorsanız, David Nicholls kitapları size göre olabilir. 






0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...