İşte bu üç kitaptan
birisi olan The Garden of Evening Mists (Gece Sislerinin Bahçesi) kitabı,
Malezyalı yazar Tan Twan Eng’in ikinci kitabı. İlk kitabı olan The Gift of Rain
(Yağmurun Armağanı) ile de 2007 yılında Man Booker Ödülüne aday gösterilmiş
olan yazar, maalesef finalist altı kitap arasına girmeyi başaramamıştı. Ancak tıpkı
bu yeni kitabı gibi, The Gift of Rain’de hem okurlardan hemde eleştirmenlerden
oldukça güzel yorumlar almayı başarmış bir kitap. Ama şimdi yazarın ikinci ve
bu sefer finalistler arasına girmeyi başarmış olan kitabından bahsetmek
istiyorum.
Açıkçası, üç bağımsız
kitabevi baskısı olan finalisti de okudum ama en çok kaybın ve yasın cezbedici
bir şekilde tarihle yoğrulduğu bu hikaye etkiledi beni. Belki çok fazla
tarafsız da bakamıyorum kabul etmem gerekir, farklı kültürlerin kitapları beni
her zaman fazlasıyla etkilemiştir.
Hikaye, yazarın daha
önceki romanında olduğu gibi yine 3 farklı zaman diliminde geçiyor; İkinci
Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı sonrası yaralarını sarmaya çalışan Malezya
(yada o zamanlar ki adıyla Malaya) ve şimdiki Malezya.
Durum böyle olmasına
rağmen, savaş zamanlarının çok ağırlıkta olmadığını ama olduğu kadarıyla da
acıyı yeterince hissettirdiğini söylemeliyim. Yun Ling Teoh, 19 yaşında, Malaya
ormanlarının derinliklerinde yer alan Japon esir kampından canlı kurtulmayı
başaran tek kişidir. Yaklaşık 40 yıl sonra yüksek mahkeme yargıcı olmuştur ve
özellikle savaş suçları konusunda adaletin yerini bulması için verdiği çabaları
ile de oldukça saygı görmektedir.
Kitap, Yun Ling’in emekli
olmadan önceki son iş gününde başlıyor. Kendisine konulan teşhis sonucunda
erken bir emekliliğe karar vermiştir. Hayatının geri kalanını, büyüdüğü topraklarda
geçirmek üzere Cameron Dağlarına geri döner. Bölgeyi büyük acılar yaşadığı esir
kampını bulmak amacıyla dolaşırken, bir Yugiri (The Garden of Mists ismi
buradan geliyor, Yugiri’nin İngilizce karşılığı) bulur, Malezya’daki tek Japon
bahçesidir burası.
Nakama Aritomo, bir
zamanlar Japon İmparatoru Hirohito’nun bahçıvanıdır, ancak yaşanan anlaşmazlık
sonucu görevini ve Japonya’yı terk etmiş, Malaya ormanlarına yerleşmiştir. Yun Ling, yaşadıkları sonucunda Japonlara
karşı duyduğu düşmanlığa rağmen, kendisi ile aynı kampa düşen ancak kaçarken
geride bırakmak zorunda kaldığı kardeşinin anısını yaşatabilmek için, bir Japon
Bahçesi tasarlamasını ve yapmasını ister ama Aritomo’nun yaşananlardan ötürü kimseye
karşı bir suçluluk hissi bulunmamaktadır ve bu isteği reddeder. Ama Yun Ling,
kardeşinin çok sevdiği Japon Bahçesini yapmaya kararlıdır, böylece Aritomo’nun
öğrencisi olur. Ve Yun Ling ile Aritomo’nun ileride derin bir sevgiye dönüşecek
ilişkisi başlar...
Hikayede buradan
itibaren, Yun Ling’in yaşadığı geçmişle bugün arasındaki gelgitleri izlemeye
başlıyor ve aynı zamanda Aritomo ile arasında gelişen narin ve huzur dolu
ilişkiye tanık oluyoruz.
“‘You
are still there, in the camp’ said Aritomo. ‘You have not made it out.’”
“’It
is the same with you,’ he said a moment later, ‘Your old life too, is gone. You
are here, borrowing from your sister’s dreams, searching for what you have
lost.’”
Zamanla, Yun Ling
arkasına bakmamayı öğreniyor ve iyileşmeye başlıyor...
Acının, fedakarlığın ve
inancın bu hikayesi müthiş bir zerafet ve beceri ile yazılmış, adeta okurken
insana huzur veriyor. Ve bu sakin hikaye öylesine canlı manzaralar, renkler ve
karakterler – ve tabi onların esrarengiz yaşamları ile- örülmüş ki, elinizden
bırakamıyorsunuz. Geçmişin esrarı şiddetli bir şekilde çözülürken ve tanık
olduğumuz dramatik olaylara rağmen hikayedeki yumuşaklık, sizi yinede sarıyor.
Ayrıca benim gibi farklı
kültürlere meraklıysanız, Tan Twan Eng kültürel zorlukların ve tarihi anlatımlarında
ustası ve bunu her sayfada hissedebiliyorsunuz. Maalesef yazarın henüz dilimize çevrilmiş bir kitabını ben bulamadım, ama ödül alınca belki bir yayınevi bu yazarın peşinden gider, kimbilir...
Tabiki hikayenin sonunda
ne olduğunu yazmayacağım, ama okuyanınız varsa yada kitapla veya Man Booker
Ödülü ile ilgili düşüncelerinizi lütfen bizimle
paylaşın ve bu büyüleyici kitap ile ilgili konuşalım...
0 yorum:
Yorum Gönder