Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
18 Ekim 2012 Perşembe

Man Booker Finalistleri 3 - The Garden of Evening Mists, Tan Twan Eng

Man Booker Ödülünün sahibinin açıklanmasına saatler kala, finalistler arasındaki çekişme oldukça artmış durumda, özellikle bağımsız yayınevlerinin yayınlamış olduğu 3 kitap epeyce destek görüyor. Ama maalesef bu üç kitap favoriler arasında pek yer almıyor.

İşte bu üç kitaptan birisi olan The Garden of Evening Mists (Gece Sislerinin Bahçesi) kitabı, Malezyalı yazar Tan Twan Eng’in ikinci kitabı. İlk kitabı olan The Gift of Rain (Yağmurun Armağanı) ile de 2007 yılında Man Booker Ödülüne aday gösterilmiş olan yazar, maalesef finalist altı kitap arasına girmeyi başaramamıştı. Ancak tıpkı bu yeni kitabı gibi, The Gift of Rain’de hem okurlardan hemde eleştirmenlerden oldukça güzel yorumlar almayı başarmış bir kitap. Ama şimdi yazarın ikinci ve bu sefer finalistler arasına girmeyi başarmış olan kitabından bahsetmek istiyorum.

Açıkçası, üç bağımsız kitabevi baskısı olan finalisti de okudum ama en çok kaybın ve yasın cezbedici bir şekilde tarihle yoğrulduğu bu hikaye etkiledi beni. Belki çok fazla tarafsız da bakamıyorum kabul etmem gerekir, farklı kültürlerin kitapları beni her zaman fazlasıyla etkilemiştir.

Hikaye, yazarın daha önceki romanında olduğu gibi yine 3 farklı zaman diliminde geçiyor; İkinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı sonrası yaralarını sarmaya çalışan Malezya (yada o zamanlar ki adıyla Malaya) ve şimdiki Malezya.

Durum böyle olmasına rağmen, savaş zamanlarının çok ağırlıkta olmadığını ama olduğu kadarıyla da acıyı yeterince hissettirdiğini söylemeliyim. Yun Ling Teoh, 19 yaşında, Malaya ormanlarının derinliklerinde yer alan Japon esir kampından canlı kurtulmayı başaran tek kişidir. Yaklaşık 40 yıl sonra yüksek mahkeme yargıcı olmuştur ve özellikle savaş suçları konusunda adaletin yerini bulması için verdiği çabaları ile de oldukça saygı görmektedir.

Kitap, Yun Ling’in emekli olmadan önceki son iş gününde başlıyor. Kendisine konulan teşhis sonucunda erken bir emekliliğe karar vermiştir. Hayatının geri kalanını, büyüdüğü topraklarda geçirmek üzere Cameron Dağlarına geri döner. Bölgeyi büyük acılar yaşadığı esir kampını bulmak amacıyla dolaşırken, bir Yugiri (The Garden of Mists ismi buradan geliyor, Yugiri’nin İngilizce karşılığı) bulur, Malezya’daki tek Japon bahçesidir burası.

Nakama Aritomo, bir zamanlar Japon İmparatoru Hirohito’nun bahçıvanıdır, ancak yaşanan anlaşmazlık sonucu görevini ve Japonya’yı terk etmiş, Malaya ormanlarına yerleşmiştir.  Yun Ling, yaşadıkları sonucunda Japonlara karşı duyduğu düşmanlığa rağmen, kendisi ile aynı kampa düşen ancak kaçarken geride bırakmak zorunda kaldığı kardeşinin anısını yaşatabilmek için, bir Japon Bahçesi tasarlamasını ve yapmasını ister ama Aritomo’nun yaşananlardan ötürü kimseye karşı bir suçluluk hissi bulunmamaktadır ve bu isteği reddeder. Ama Yun Ling, kardeşinin çok sevdiği Japon Bahçesini yapmaya kararlıdır, böylece Aritomo’nun öğrencisi olur. Ve Yun Ling ile Aritomo’nun ileride derin bir sevgiye dönüşecek ilişkisi başlar...

Hikayede buradan itibaren, Yun Ling’in yaşadığı geçmişle bugün arasındaki gelgitleri izlemeye başlıyor ve aynı zamanda Aritomo ile arasında gelişen narin ve huzur dolu ilişkiye tanık oluyoruz.

“‘You are still there, in the camp’ said Aritomo. ‘You have not made it out.’”
“’It is the same with you,’ he said a moment later, ‘Your old life too, is gone. You are here, borrowing from your sister’s dreams, searching for what you have lost.’”

Zamanla, Yun Ling arkasına bakmamayı öğreniyor ve iyileşmeye başlıyor...

Acının, fedakarlığın ve inancın bu hikayesi müthiş bir zerafet ve beceri ile yazılmış, adeta okurken insana huzur veriyor. Ve bu sakin hikaye öylesine canlı manzaralar, renkler ve karakterler – ve tabi onların esrarengiz yaşamları ile- örülmüş ki, elinizden bırakamıyorsunuz. Geçmişin esrarı şiddetli bir şekilde çözülürken ve tanık olduğumuz dramatik olaylara rağmen hikayedeki yumuşaklık, sizi yinede sarıyor.

Ayrıca benim gibi farklı kültürlere meraklıysanız, Tan Twan Eng kültürel zorlukların ve tarihi anlatımlarında ustası ve bunu her sayfada hissedebiliyorsunuz. Maalesef yazarın henüz dilimize çevrilmiş bir kitabını ben bulamadım, ama ödül alınca belki bir yayınevi bu yazarın peşinden gider, kimbilir... 

Tabiki hikayenin sonunda ne olduğunu yazmayacağım, ama okuyanınız varsa yada kitapla veya Man Booker Ödülü ile ilgili  düşüncelerinizi lütfen bizimle paylaşın ve bu büyüleyici kitap ile ilgili konuşalım... 

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...