More, T.M. Franklin'in ekim ayında basılan ilk romanı. Kitap, Amerika'da her yıl Kasım ayı boyunca düzenlenen ve en az 50.000 kelimelik bir hikayeyi tamamlayarak bir kitap ortaya çıkartmayı amaçlayan bir yarışma (NaNoWriMo - bu yarışmaya ait bilgileri www.nanowrimo.org adresinde bulabilirsiniz ve hatta bugün itibariyle 2012 yılının yarışması başlıyor ilgilenenlere de ayrıca duyrulur... ) esnasında ortaya çıkmış.
Yazarla ilgili daha detaylı bilgiyi 12 Kasım tarihinde kendisi ile yapacağımız söyleşide okuma şansına sahip olacaksınız ve bu tarihe kadar söyleşi sayfamızdaki çekilişe katılırsanız da bugün yorumunu okuyacağınız kitaba (İngilizce basımı) sahip olma şansınız olabilir.
Şimdi kitaba dönecek olursak; bir üniversite öğrencisi olan kahramanımız Ava Michaels, küçükken özel olduğunu düşünmesine neden olan bir olay yaşamış ve hep sihirli güçleri olduğunu hayal etmiş... Ama büyüdükçe tahmin edeceğiniz gibi, bu çocuksu düşlerin, adı üzerinde "düş" olduğu gerçeğini kabul etmek durumunda kalmış. Ancak yine de tam olarak bu gerçeğe inanmak istememiştir ve üniversiteye gitmesi ile etrafında gelişen ilginç olaylar, sürekli izlenme hissi ile birleşince, bu eski hatıraların etrafında yeniden dolaşmaya başlar.
Bir yandan bu hisle başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da dersleri ile boğuşmaktadır. İyi bir öğrenci olmasına rağmen, etrafındaki dikkat dağıtıcı unsurlar ile yardıma ihtiyacı olur ve bu noktada devreye işleri daha da karıştıran Caleb girer. Fizik dersine yardımcı olmak üzere, öğretmeni tarafından yönlendirilen Caleb, beklendiği üzere; genç, hoş ve gizemli bir adamdır, ve Ava'nın düşündüğünün aksine, fizik öğretmekten başka motivasyonlara sahiptir. Tabii ki bunları daha detaylı anlatmayacağım. Sadece söyleyebileceğim, Ava tüm dünyasını ve yaşamını değiştirmek zorunda kalacağı gerçekleri öğrenecek ve hayatı boyunca şüphe ettiği gibi farklı olduğunu, hatta "daha fazlası" (More) olduğunu öğrenecek ve bunun yarattıkları ile başa çıkmaya çalışacak. Bu esnada da tahmin edileceği üzere, bütün bu aksiyon içinde bir miktarda romantizm bulmak mümkün... Bir miktar diyorum çünkü bu kitapta, bu gelişme gerçekten küçük bir yer kaplıyor.
İlk önce bu kitabın, kolay ve hızlı okunan, keyifli bir kitaptan fazlası olmayacağını kabul ederek başlamak lazım. Gerçi zaten gerçeküstü ve mitolojik ögelerle bezenmiş fantastik bir romandan daha fazlası ne kadar beklenebilir bilemiyorum ama yine de belirtmek istedim :) Bu türde olmasına rağmen, göze sokulan bir fantastik durumda kitabın genelinde yer almıyor, olayların çözümlenmesi ağırlıkla son bölüme bırakılmış. Kitap boyunca, Caleb'ın ve hatta Ava'nın da farklı ve sadece insan olmadıklarını anlıyor ama ne olduklarını tam olarak bilmiyoruz.
Franklin'in gazetecilikten gelme bir yazar olmasının avantajlarını hikaye boyunca özellikle, Ava'nın verdiği tepkilerde görmek mümkün. Öğrenilen gerçekler her ne kadar hayatımızda karşımıza çıkabilecek gerçeklerden uzakta olsa, karakterlerin vereceği tepkiler, benzer kitaplarda ki anında kabullenme durumunun aksine, son derece güzel tartılmış, tasarlanmış ve yaratılmış. Hatta özellikle Caleb'in farklı olması durumunu da çok uzun süre, kendi hayal gücünün genişliğine bağlayarak okuyucuyu çileden çıkarabilecek noktada saf davranıyor diyebiliriz.
Kitaptaki diğer bir hoş nokta, karakterlerin gerçekte olduğu gibi önce arkadaş olmaları, birbirlerinin hislerinden anında emin olamamaları ve bunun yarattığı garip anların yaşanması... Gerçi bu noktada ben, karakterlerin - ki özellikle Caleb'in - birbirlerine karşı duydukları hislerin dayanağının yeterince derin sunulmadığına inanıyorum, ama öte yandan aşk hikayesi kitap boyunca öne sürülen bir ögede değil, buna bağlayabiliriz belki bu durumu.
Ancak, kitabın bunların ötesinde tabii ki sorunları var, kısa zamanda yazılması, yazarın ilk roman deneyimi olması da bu noktada fazla yardımcı olmamış gibi... Yazım şeklinde, özellikle olayları sunma şeklinde gazeteciliğin verdiği anlatım alışkanlıklarını sezmek mümkün. Ve benzer türde oldukça popüler olmuş bazı yazarların ki kadar akıcı ve detaycı bir dil kullanımına sahip değil, ama karakterlerin oluşumu yine de başarılı sayılabilecek düzeyde.
Kitabın anlatımında kullanılan 3.tekil şahıs tercihi sayesinde, Caleb tarafında bir yandan olayların sırrına dair ipuçları edinirken, diğer yandan Ava ile tam çözemediğimiz hikayeyi merak etmeye devam ediyoruz.
Ben şahsen, mitolojik ögeleri çok seven bir okuyucu değilim ve bu kitap için olmadığı birşey sunacakta değilim, muhteşem bir eser değil, ve hatta bazı noktalarda ne olacağını önceden rahatlıkla görebiliyorsunuz ama eğer biraz fantastik kurguyu ve gizemi seviyorsanız ve keyifli, çabuk okunacak, zaman geçirtecek bir kitap arıyorsanız, bu kitaptan keyif alabileceğinize şüphe yok...
Kitabın kapağı ile de ilgili küçük bir not; yazarın kendi tasarımı ve her ne kadar muhteşem bir kapak olmasa da, kitabı okuduktan sonra aslında kitaba dair önemli bir noktayı vurguladığını görüyorsunuz...
Bu kitap ülkemizde basılır mı bilemiyorum ve açıkçası sanmıyorum ama İngilizcesini okumak isterseniz ve yazarın imzası bulunan bir More kitap ayracı ile kitabın kendisini kazanmak isterseniz, yapmanız gereken tek şey çekilişe katılmak...
0 yorum:
Yorum Gönder