Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
30 Ocak 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar Blog Turu 2.Gün - Bakire - Nancy Pickard | Söyleşi


Son birkaç ayda Türkiye’de iki kitabınız yayımlandı; Bakire ve Fırtına Kokusu. Bakire dramatik, şiirsel ve merak uyandıran bir hikaye ve benim Sizin hakkınızda okuduklarımdan öğrendiğim kadarıyla, sizin önceki hikayelerinizden biraz farklı bir kitap. Bu kitabı yazmanızın ardındaki hikaye nedir? Bakire nasıl ortaya çıktı?

Son kitaplarımın, önceki yayımlanan kitaplarımdan farklı olduğu konusunda haklısın. Doğrudan “dedektif” hikayeleri yazmayı  bıraktım çünkü bir yazar olarak gelişmek ve bilindik kalıpta polisiye romanlarda anlatılamayacak hikayeler sunmak istedim.  Doğrudan suçun sonrasına odaklanmak yerine, karakterlerin olay öncesi, olay esnasında, hemen olay sonrasında ve hatta olaydan yıllar sonra karakterlerin yaşamlarındaki etkilerini görmek istedim ve hala da istiyorum. Ayrıca, birden fazla bakış açısı ile sunmayı seviyorum ve bu kitaplar bana bu olanağı sağlıyor.

Hikayenin nerden çıktığını artık hatırlayamıyorum bile, sadece Kansas’ın orta-batısında rastladığım bir çiftlik arazisinden filizlendiğini söyleyebilirim. Uzunca bir süre kitaptaki gibi bir çiftlik sahibi ile evliydim.

Kitabınızın sıyrılmasını sağlayan bir karakter derinliği, güçlü ve gerçekçi karakterleriniz söz konusu. Karakterleriniz için hikayenize başlamadan önce bir yol çiziyor musunuz, yoksa hikayede ilerledikçe mi ortaya çıkıyor onlar için planladıklarınız? Karakter geliştirmedeki süreciniz nedir? Ve tabii ki bu romanınızda ki favori karakteriniz hangisidir?

Teşekkür ederim. Bakire’deki en beğendiğim karakter Rex Shellenberger.  En sevdikleri kişilerin Mitch yada Abby olduğunu söyleyen birçok okuyucu ile konuştum ama tıpkı benim gibi en sevdiği karakter Rex olanlarda var.

Karakterlerim için belirlediğim tek hedef var başlarken; onları olabildiğince gerçekçi yaratmak, böylece okuyanların onları sevmelerini, nefret etmelerini, hatta kitabım bittiğinde özlemelerini başarabilmek. Önce karakterlerin istediklerini söylemelerine ve yapmalarına izin veriyorum. Bu hikayenin nereye gidebileceğini görmemi sağlıyor, sonra geri dönüyor ve yeniden yazıyorum, bu sefer; öncekinden farklı şeyler söylebileceklerini keşfediyorum. Yavaş yavaş derinleşiyorlar ve onları daha iyi tanıyorum. Bazen, daha dışarıda bulunan bir karakter, ana karakteri en iyi anlamamı sağlayabiliyor.
Bakire’yi okuyanlardan bazıları, Mitch’i ve ailesini daha iyi anlamalarını sağlamış olsaydım daha iyi olabileceğine dair yorumlar aldım ve bu ipuçlarını şimdi üzerinde çalıştığım kitabım için aklımda tutuyorum.

Her ne kadar Türkiye’de şu an için iki kitabınız biliniyor olsa da, aslında sizing polisiye/gerilim türünde başka kitaplarınız da var. Bu türde yazmaya nasıl karar verdiniz ve farklı bir tür/janrı denemeyi düşünüyor musunuz?

Polisiye/gerilim ile yazmaya başladım çünkü bu türe ait kitapları çok seviyordum ve o zamanlarda en iyi anladığım roman türü buydu. Çocukluğumdan beri bu tür kitaplar okuyordum.  Polisiye/gerilim türü oldukça geniş bir alana sahip; birçok yönde ilerleyebilmenize imkan veriyor ve farklı yazım deneyimlerini denemenize de elverişli. Ayrıca bu türde yazmayı seviyorum çünkü; ölüm-kalım gibi önemli konular üzerine kurulu bir dram söz konusu.  Zaman zaman kendime, içinde bir ceset bulunmayan bir hikaye yazmalıyım diyorum ama, böyle bir kitapla ne yapacağımı bildiğimi sanmıyorum.

Bakire’de oldukça canlı ve detaylı bir dünya var. Doğası ve karakterleri o kadar canlı ki, adete dokunabiliyorsunuz. Bu kitabı yazarken özellikle zorlandığınız bir bölüm yada sahne oldu mu?

Teşekkürler! Ah, bu ilginç bir soru ve şimdiye kadar hiç sorulmamıştı bana. Biraz düşünmem gerekiyor.  Sanırım, ilk bölüm; aynı anda birçok şeyi yapmaya çalıştığım için en zor olanıydı. Okurun ilgisini çekmek, Abby’i okuyucuya sevdirmek ve bağlamak, gerilimi kurmak, hikayenin geçtiği ortamı okuyucunun görebileceği ve hissedebileceği şekilde sunmak, merak uyandırmak, karakterlere ait bir miktar geçmişi sunmak ve birazda gizem yaratmak… Tabii en önemlisi, bütün bunları sunacağınız bir ilk sahne yaratırken okuyucuyu da boğmamak gerekliliği, tüm bunları bir arada yaratmak oldukça zorlayıcıydı. Birçok yanlış başlangıç yaptım ve sanırım şimdi yeniden yazacak olsam, yine değiştireceğim bazı şeyler var.  Bazı sahnelerin doğru yerlerini bulmam uzun zaman aldı aslında.

Bu her iki kitapta Kansas’ta geçiyor, bunun özel bir sebebi var mı? Hikayenizin geçtiği yerleri, ortamları nasıl seçiyorsunuz?

Ben Missiouri Kansas City’nin aslen Kansas eyaleti tarafında yer alan bir bölgesinde yazıyoruz, evet, bölgeyi bilmeyen için epey karmaşık olabilir! Bakire’nin geçtiği yerlerde çiftlik sahibi olan birisi ile evliydim, bu nedenle bölgeyi çok iyi biliyorum. İnsanların etraflarında birşeyler olmadan yaşağıdığı bu geniş toprakları, ovaların manzarasını ve çayırları gerçekten seviyorum.

En sevdiğiniz yazar yada kitap hangisidir ve sizin hikayelerinize üzerindeki etkisi nedir?

Oh, o kadar çok var ki! Sanırım en sevdiğim kitap John Gardner’in Grendel’i. Bu kitap, Beowulf’un öyküsünün canavarın kendi bakış açısı ile anlatımı. Ciddiyetsiz olmak istemiyorum ama sanırım okuduğum her kitabın benim üzerimde bir etkisi var, demem doğru olur. Bazıları, onlar gibi yazmak istememe sebep olurken, bazıları, kesinlikle nasıl yazmak istemediğimi anlamamı sağladı :).
Polisiye yazmaya başladığımda oldukça geniş bir yazar grubu etkisindeydim; Agatha Christie, Raymond Chandler, James M. Cain, Catherine Aird, Mary Stuart, Robert B. Parker, vb. Şimdilerde ise, sanırım; daha çok polisiye yazmayan yazarlardan etkileniyorum.

Uzun zamandır yazıyorsunuz ve birçokta ödülün sahibisiniz, yazma maceranız nasıl başladı, yazarlığa olan ilginizin nasıl başladığını hatırlıyor musunuz?

Otuzlu yaşlarımın ortasında bir dönem geldi ve ben kurgu romanı, özellikle de polisiye kitaplar yazmak istediğimi farkettim. Bugün hala, neden yada nasıl olduğunu bilmiyorum. Sadece, ne pahasına olursa olsun, yapmam gerektiğini hissettim.  Para kazandığım işimi bırakıp, tam zamanlı bir roman yazarı olmaya karar vermek ve kendime buna adamak oldukça korkutucuydu ama o dönemde evli olmam en azından benim için şanstı; kirayı nasıl ödeyeceğimi ve ne yiyeceğimi düşünmüyordum. Daha önce hiç roman yazmamıştım ama bir gün oturdum ve tutkuyla çalışmaya, yazmaya, yazmaya ve yazmaya başladım. Üç yıl sonra kitabı yayımlanmış bir polisiye yazarıydım.

Ve yazım süreciniz, bu nasıl? Önceden bir taslak hazırlıyor ve buna sadık kalıyor musunuz?

Yazım sürecim yıllar içinde birçok defa değişti. Taslaklarla çalıştım, taslaklar olmadan çalıştım. Artık genellikle, yaratıcılığımın kendi yolunu çizmesine izin veriyorum. Eğer ne yapması gerektiğini söyleyecek olursam, mutlaka birşeyler ters gidiyor. Bir fikir geliyor ve ben buradan kitabın çıkmasına , nasıl olması gerekiyorsa, o şekilde kitabın kendi yolunu bulmasına izin veriyorum. Birçok sayfayı çöpe atıyorum ama zaten bunun sürecin bir parçası olması gerekiyor sanırım. Bu deneysel bir çalışma, tıpkı bilim gibi ve kitabın ortaya çıkmasında, aslında gerçekte boşa giden hiçbir sayfa yok.

Bazen yazmayı istemediğiniz oluyor mu? Bunun üstesinden nasıl geliyorsunuz? Yayımlanmış yada yayımlanma arzusu ile yazan yeni yazarlara önerileriniz var mı?

Çoğu zaman yazmayı istemiyorum! Bunun olduğu birçok zamanda, zaten yazmaya çalışmıyorum. Zamanla öğrendim ki; kendimi yazmaya zorlarsam ortaya hiçbirşey çıkmıyor. Ertesi sabah baktığımda daha güzel görünen birşey olmuyor elimde. Gazetecilik geçmişine sahip olduğum için, yazmak istemesemde yazmak zorunda olduğum bir dönem geçirdim. Ama roman yazmaya başladıktan sonra bir dönem geldi ve bundan sonra kendimi daha fazla yazmaya zorlamanın işe yaramayacağını gördüm. Durup, rahatlamayı ve teslim zamanlarının yaratıcılığımı baskılamasını engellemeyi öğrenmem gerekti. Ama yeni yazarlara, yazmaya yeni başladığım dönemlerde teslim zamanlarına kati olarak uyduğumu ve yazmak için belirli bir program yaptığımı da özellikle söylemek istiyorum. Yeni yazarların, kendilerinin ve yaratıcılıklarının ciddi olduğunu göstermeye ihtiyaçları olduğuna inanıyorum. Yazmaya başladıktan otuz yıl sonra kullanmaya başladığım bu süreci, en başta uygulamalarını önermiyorum.

Kitaplarınız, sadece en çok satanlar listelerinde değil, aynı zamanda; Macavity, Agatha, Anthon, Barry ve Shamus gibi birçok polisiye ödülü aldı. Ayrıca En İyi Roman dalında üç tane Edgar ödülü ve bir tanede En İyi Öykü dalında Edgar Ödülü adaylığınız var. Mary Higgins Clark ödülünde de finalist olmuştunuz. Bu ödülleri almak nasıl bir duygu?

Harika, genellikle cesarete ve onaylanmaya ihtiyaç duyduğum dönemlerde geldi bu ödüller. Adaylıklar ve ödüller için minnetarım. Bana eve gidip yeniden yazmaya başlamak için enerji verdiler.

Yeni birşey üzerinde çalışıyor musunuz? Nancy Pickard’dan ne beklemeliyiz?

Yine Kansas’ta geçen ve Bakire ve Fırtına Kokusu kitaplarımın izinden giden üçüncü romanım üzerinde çalışıyorum. Henüz adı belli değil ama sanırım editörüme önümüzdeki ay bir taslak vermiş olacağım. Kitaplarımın adları genelde en son beliren şeyler oluyor zaten, bunu kitabı tam olarak ne ile ilgili olduğunu  anlamamın uzun sürmesine bağlıyorum.  İyi bir aileyi bulan kötü bir trajedi sonrası, hayatta kalan kızlarının olayı çözme ve hayatını geri alma çabası diyebilirim. Umuyorum, gizem, espri, esrar, sevgi ve bu ekonomik zorluklar zamanında Amerika’nın ortasında yaşamanın zorluklarını sunacak bir kitap oluyor.

Son olarak Türk okurlarınıza ve sevenlerinize söylemek istediğiniz birşey var mı?

Türkiye’de kitabımın basılmış olmasından dolayı çok heyecanlı olduğumu söylemek istiyorum. Türkiye’yi ziyaret etmiş birçok arkadaşım var ve sürekli; ne kadar güzel olduğunu, insanların ne kadar nazik ve misafirperver olduklarını, ülkenin ne kadar ilgi çekici olduğunu anlatıp duruyorlar. Kitaplarımdan bazılarının orada arkadaşlıklar kuruyor olması çok iyi hissettiriyor. İşlerime ilgi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Bu arada diğer etkinliklere göz atmayı unutmayın…

15 Aralık 2012


16 Aralık 2012

KitapYorumu - 8 blog* birden…
*8 blog’un birden yorumlarını http://konusankitaplarileblogturu.wordpress.com adresinde bir arada bulabilirsiniz…
**Ephesus Yayınlarına bu blog turundaki katkılarından dolayı teşekkür ederiz…

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...