Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
29 Ocak 2013 Salı

Yorum: Kanbağı Serisi 1: Kanbağı - Richelle Mead


Puanlama : C+
Yazar: Richelle Mead
Çevirmen: -
Sayfa Sayısı: 467
Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis


Madem vampirlerden bahsettik, vampirlerden devam edelim. Bu da; gençlik edebiyatı türünde bir seri, Kanbağı...

Vampir Akademisi’nin yazarı Richelle Mead’in yeni serisi, şimdiye kadar bu seride iki kitap yayınlandı; Kanbağı (Kasım 2011) ve Altın Zambak (Eylül 2012). Her iki kitapta Artemis Yayınları tarafından basıldı.
Kanbağı, her ne kadar yeni bir seri de olsa, Vampir Akademisi’nin son kitabı olan Son Fedakarlık’ın bıraktığı yerden devam ediyor, aynı kurulu dünyada geçiyor ve serinin kadrosunun büyük bir kısmını da barındırıyor. Ama korkmayın önceki seride çıkmış altı kitabı okumak şart değil – gerçi bu tarz kitapları seviyorsanız güzel bir seriydi diyebilirim – çünkü tamamen yeni bir hikaye oluşturulmuş ve gerekli tüm detaylar aralarda sunuluyor.

Bu yeni seride başrol, okuyanların VA’dan tanıyacağı, simyacı Sydney Sage’in ve bu sefer her ne kadar vampirler işin içinde olsa da, simyacı toplumunun etrafında gelişen olayları okuyoruz. Tabii ki yazarın simyacı toplumu ile vampirler arasında kurduğu bağ nedeniyle, vampirleri soyutlamak imkansız.
Sydney, Vampir Akademisi serisinin son kitaplarında oldukça aktif olarak yer almıştı, hatta dampir (vampirleri koruyucusu olarak yaşayan yarı vampir-yarı insan melezler) Rose Hathaway’inde işlemediği bir suçtan dolayı tutuklandığın da kaçmasına yardımcı olmuştu. Ve bu hareketi sonucunda da kendi toplumu simyacılar ile de başı oldukça derde girmişti.

Simyacılar, vampirler ile insanlar arasında bir köprü vazifesi görerek vampirlerin etkilerinin insanlara yansımasına engel olmak ve vampirlerin varlıklarını gizli tutabilmek için çalışıyorlar ve Sydney’de onlardan birisi, oldukça idealist bir genç kız. Bu toplum, vampirlerin (hem Moroi - canlı ve iyi olan - hemde Strogoi - ölü ve kötü olan) ve sihir kullanabilmelerinin doğal olmadığına inanıyorlar ve bu sebeple de etkileşimlerini tamamen profesyonel düzeyde tutuyorlar, vampirlere karşı herhangi bir sempati göstermiyorlar ve son derece katı kuralları var. Sydney, simyacıların katı kurallarına uymak için özel çaba göstersede, sağduyusu zaman zaman baskın çıkıyor. Zaten Rose’a yardım etmesi de böyle bir anda oluyor.

Kanbağı aynı zamanda serinin ilk kitabınında adı ve bu kitapta; Sydney, hayatı tehlikede olan Jill Dragomir’e (Moroi Kraliçesi Lissa Dragomir’in kardeşi) koruyuculuk yapmak ve olayları kontrol altında tutabilmek için O’nunla ve bir grup Moroi, Dampir ile birlikte ortalardan kaybolması için görevlendiriliyor. Aslında bu görevi hiç istemese de –zaten vampirlerle arkadaşlığı iddiası ile geleceği epey zora girmişken, bir arada yaşamak zorunda olmak pek hoşuna gitmemiştir – bazı sebeplerden dolayı kabul eder. Bu detaylar için okuyup görmeniz gerekiyor.

Sidney, aslında nefret etmesi yada en azından hiçbir şey hissetmemesi gereken vampirlerle tüm vaktini geçirip, hem bu oyunu oynamak durumunda, hemde tarafsızlığını korumalıdır. Tabii ki, Adrian, Jill ve Eddie ile zaman geçirdikçe, onları daha iyi anlamaya ve içlerindeki insaniyeti de keşfetmeye başlar. Bir yandan etrafında gelişen olayları kontrol altında tutmaya çalışarak görevini yapmayı sürdürmeli, bir yandan da değişen hislerini de kontrol altında tutmalı ve kimsenin farketmemesine dikkat etmelidir. Eğer simyacılar bu durumun farkına varırsa, Sydney için cezası büyük olacaktır. Ve kısa sürede olayların göründüğünden daha da karmaşık olduğunu anlar ve kime güvenmesi gerektiğine emin olamaz, sonrası ise oldukça hareketli ve keyifli bir macera...

Kitap tam da Richelle Mead’in kendine özgü anlatımıyla yazılmış; macera, entrika, mizah ve tabii ki aşk birbirine geçmiş bir şekilde -gerçi bu ilk kitapta, gelecek kitaplarda olabilecek bir muhtemel aşkın kırıntılarını görüyoruz sadece. Mead’in son derece etkili anlatımının dışında kitabın güçlü yanlarından birisi de, karakterlerin oldukça derinlemesine oluşturulmuş olması ve iç hesaplaşmanın tüm kitap boyunca hep devam etmesi; öğretilerin farkedilenlerle çatışması... Ayrıca yazar kitaptaki dünyayı da gerçeküstü noktalar haricinde günümüz dünyasına gayet detaylı biçimde bağlıyor ve günlük yaşantıyı tüm ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor, kendinizi kaptırıp yazarın yarattığı bu dünyaya dalmamak mümkün değil.  Ama tabii bu fazlaca detaylı anlatımlar sık sık olunca, yan hikayeler oluşuyor ve ana hikayeyi yavaşlatıp, okuyucuyu da zorlamıyor değil.

Tabii ki Vampir Akademisi serisini okuyanların yada Richelle Mead’in diğer kitaplarını sevenlerin kaçırmaması gereken bir seri ama bunun ötesinde, daha önce okumamış olanlarda, fantastik gençlik edebiyatı türündeki bu sürükleyici kitaptan kesinlikle keyif alacaklardır.

Altın Zambak kitabı ile ilgili yorumum da yarın...

Buradan satın alabilirsiniz:

 İdefix, Kitap Sihirbazı

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...