Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
30 Ocak 2013 Çarşamba

Harmattan'ın Yazarı Gavin Weston ile Kitabı ve Altında Yatan Konuları Konuştuk | Söyleşi


Çocuk yaşta evlilik konusu oldukça hassas ve zor bir konu. Türkiye’de de hala var olan bir sorun, tabii ki muhtemelen Afrika’da ki kadar ön planda değil ama... Sizi bu dokunaklı hikayeyi yazmaya yönelten nedir, Harmattan’ı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Ailem ve ben, yaklaşık altı yıl boyunca Nijer’li bir kıza sponsor olduk, ta ki; oniki yaşına gelmeden, evlendirilene kadar. Benim kendi çocuklarım Ramatou ile düzenli olarak yazıştılar. Sonra, birden bire, İngiliz NGO aracılığıyla sponsor olduğumuz kız için, yine bu organizasyon tarafından bir mektup aldık, bu mektupta; Ramatou’nun evlendirildiği ve bu nedenle artık okula devam etmeyeceği ve sponsorluk programının artık bir parçası olmadığı yazıyordu. Çocuklarım ve ben çok şaşırmıştık. Nijer’de çocuk yaşta evliliklerin olduğunu biliyordum ama bu şekilde sponsoru olan çocukların bundan korunduklarını düşünmüştüm. Ramatou’ya ne olduğunu öğrenmeye çalıştım ama ne yazık ki daha fazla bilgiye ulaşamadım.  O zamanlar onüç yaşında olan kızıma, bir okul projesi olarak Ramatou hakkında yazmasını önerdim ve bu probleme dair araştırma yapmasına yardımcı olurken konuyla giderek daha yakından ilgilenmeye başladım ve tahmin edersiniz ki, konuya karşı, giderek daha fazla öfkelendim. Sonunda, bir etkinlikte karşılaştığım bayan bir yazarın “Erkekler, kadın olarak yazamaz.” demesiyle ve benim bu düşünceye şiddetle karşı çıkmamla tetiklenen, Ramatou gibi bir çocuğun sesi olma düşüncemi hayata geçirdim. Toni Morrison’un dediği gibi “Eğer okumak istediğiniz kitap henüz yazılmamış ise, siz yazmalısınız!”.

Nijer’de daha önce yardım görevlisi olarak çalıştığınızı okumuştum, bu tecrübe bakış açınızı nasıl değiştirdi?

Amerikan NGO ile birlikte gönüllü olarak çalışmak, hayatımdaki en önemli noktalardan bir tanesi. 1960 yılında Fransa’dan ayrılarak özgürlüğünü kazanan Nijer, dünyadaki en fakir ülkelerden biri olmasına, tekrar tekrar kuraklıktan nedeniyle ekinlerin ölmesine, çekirge istilalarına, sellere, HIV/AIDS ile savaşmasına rağmen, nispeten yerleşik bir ülke sayılabilir. Zor koşulları görmesi için birisinin uzun süre bakmasına yada çok uzaklara gitmesine gerek yoktu ama biz daha çok, acil yardımları dağıtma ve tarımsal,sağlık ve bazı Eğitim projelerinde çalıştık. Çocuk yaşta evlendirilme konusuna global bir müdahale daha yeni yeni hükumetler ve NGO’lar tarafından yapılmaya başlandı, seksenlerde ve doksanlarda pek tanınmıyor ve nadiren tartışılıyordu bu konu.

Şu anda, dünyada her gün yaklaşık olarak 25.000 çocuk zorla evlendiriliyor. Ve dünyadaki bu eşitsizlik beni giderek daha fazla rahatsız ediyor. Ben materyalist bir insan olduğumu sanmıyorum, oldukça sade bir yaşam sürüyorum ve öyle de kalmasını istiyorum. Zaman zaman iki yakayı bir araya getirmek zor olsa bile şanslı olduğumu biliyorum. Ayrıca, sağlık, özgürlük ve Eğitim gibi temel haklarım konusunda endişe etmemem gerektiğini de biliyorum, ve bana göre bu konular, zaten şans unsurları olmamalı.

Kitabın adı niçin Harmattan?

Kitabın adını, Sahra Çölü’nden Batı Afrika’ya esen ünlü ve oldukça yıkıcı bir rüzgar olan, Harmattan koydum çünkü; bu adın, Haoua’nın kitap boyunca gözler önüne serilen hikayesi için etkili bir metafor olduğunu düşündüm. Ayrıca, Harmattan kelimesi Arapça kökenli, yasaklanmış yada uğursuz kabul edilen anlamına gelen haram kelimesinden türetilmiş. Bu da, bana çocukların zorla evlendirilmesi felaketi için uygun bir analoji gibi göründü.

Harmattan, canlı sahneleri ve karakterleri bulunan son derece gerçekçi ve üzücü bir hikaye, bu da bana karakterlerinizin ne kadar kurgu ne kadar sizin yaşamınızdan yada tanıdıklarınızdan esinlenilerek oluşturulduklarını merak ettiriyor doğrusu?

Bir çok tecrübe evrenseldir, siz de öyle düşünmüyor musunuz? Böyle olunca, birisi kayıp yaşadığında, örneğin bir yazar için böyle bir tecrübeyi, bir başka ülkeye yada kültüre yansıtmak çok da zor değil. Bunu belirttikten sonra, tabii ki ben oniki yaşında Batı Afrika’lı bir kız çocuğu değilim, bu nedenle; hikayenin Haoua olarak anlatılması,  çoğunlukla, ağır, zor ve metodik bir çalışma gerektirdi.  Kızım Holly’nin varlığı birçok yerde oldukça faydalı oldu. Diğer karakterler – Abdelgrim ve Archie özellikle – sanırım, benim ve tanıdığım insanların karakterlerinin birer karması.

Haoua’nun ailesini oldukça yakından ‘tanıma’ fırsatı buldum diyebilirim, hatta zaman zaman onları rüyamda bile gördüm. İnsanların gelip karakterlerim hakkında bana sorular sormaları her zaman büyük bir keyif, belli ki onlara inanıp , önemsiyorlar.  Bu tip karakterler yaratırken, onlarla birlikte yaşamanız, durup ‘bu durumda ne yaparlardı’ diye kendinize sormanız gerekiyor. Ben karakterlerimi bu şekilde tanıyorum. Bir de mutlaka anlattıklarını sesli okuyorum, eğer kulağa düzgün geliyorsa, tamamdır. Eğer zorlanmış yada garip geliyorsa, sonunda ‘kırmızı kalem’le tanışacaklardır!

Belli ki bu kalbinizden yazdığınız bir hikaye, yazarken özellikle, kelimelere dökmekte zorlandığınız bir bölüm yada sahne var mı?

Birkaç tane var açıkçası ama detaylı anlatarak okumamış kişiler için hikayeyi berbat etmeyi istemiyorum, tabii ki. Harmattan, karanlık (yer yer umut verici anları olsa da) bir hikaye dersek yanlış olmaz ve bu nedenle, benim uzun uzun düşünmeme ve üzülmeme neden olan bazı sahneler var içinde.  Haoua’nın karakterine bürünmeye çalıştığım için, ve O, kitabın ilerleyen bölümlerinde ergenliği yaşadığı için, tutarlılığı sağlayabilmek için kızıma ve bayan arkadaşlarıma danıştım. Her ne kadar kurgu da olsa, hala tekrar okuduğumda; dile getirmeye çalıştıklarım her ne kadar direkt olarak bir kişinin başına gelenler olmasa bile, dünyanın birçok yerinde, birçok genç kızın yaşadığı genel olaylar olduğu için,birisi boğazımı sıkıyormuş gibi hissettiren birkaç bölüm var.

Peki sizce kitap nasıl karşılandı, istenilen etkiyi yarattı, dikkat çekti mi ve olması gereken yere gelebildi mi?

Güzel bir soru. İstenilen etki, iki aşamalı; herkes kitabı (iyi bir kitap olarak) okuyacak ve herkes çocuk yaşta zorla evlendirilmeyi kınayacak ve sonunda pro-aktif olarak bu kavgaya katılacak. Tabii ki şu an için, bu iki senaryodan da oldukça uzaktayız şu. Ama bunu söyledikten sonra eklemeliyim ki; okuyucuları giderek artıyor ve oldukça beğeni ile karşılandı Harmattan.

Şahsen, Ayrıntı Yayınları’nın kitabı Türk okuyucular için yayımlama kararı, benim için çok büyük bir mutluluk oldu. Umuyorum başka çeviriler de yakında takip edecek. Amerika’da kitap Haziran 2013'te yayımlanacak ve yakında İngiltere’de de daha geniş kitleye hitap edecek şekilde basılacak. Afrika diyasporası olan FORWARD UK, Harmattan’ı desteklemesiyle bende onların bir elçisi oldum. Londra’daki çocuk evlilikleri ile ilgili konferansına konuk konuşmacı olarak davet edilmek benim için son derece onur verici bir olaydı. Türk NGO, Uçan Süpürge (www.ucansupurge.org) gibi gruplarla da, umuyorum bu konuda bilinçlenmeye yönelik bir iş birlikteliği yürütebiliriz.

Bu hassas konu ve güçlü hikaye anlatımızla, yazmadan yayımlanmaya olan serüveniniz zor muydu, bize anlatabilir misiniz?

Kitabı tam olarak yazmam altı yıllık bir süreye yayıldı. Bu süreye , zaman zaman gündelik yaşamın müdahalesi, zaman zaman kendimden ettiğim şüphe ve yorgunluğun yarattığı duraklamalarda dahil. Hatta neredeyse vazgeçiyordum diyebileceğim birkaç olay bile oldu.  Ve sonunda, elimde bitmiş bir roman var diyebildiğim noktada asıl iş başladı – bir yayıncı bulmak! Harmattan’ın her yayınevi için uygun olmadığı gerçeğinin farkındaydım . Neyse ki, risk almaktan çekinmeyen, bağımsız yayınevi Myrmidon Books’u bulacak kadar şanslıydım. Kitabınızı yayımlayacak, yayınevini bulduktan sonrada yapılması gereken işler bitmiyor, bu seferde editörler, tasarımcılar ve pazarlama uzmanları ile birlikte çalışmanız gereken bir süreç başlıyor. Yakın zamanda, yedi yada sekiz tamamlanmış kitabı bulunan ve oldukça tanınmış bir İrlanda’lı yazarla da çalıştım ve şöyle diyelim, bu işe kolay para kazanmak fikriyle  girmiş birisi için söylenebilecek tek söz vardır; bir tahtası eksik!

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap var mı?

Evet, Tin Town isimli bir roman üzerinde çalışıyorum;  1970lerde Kuzey İrlanda da, paralel bir evrende geçiyor.  Daha esprili yerleri olsa da, bu hikaye de oldukça karanlık. Özellikle kaybettiğim büyükanne ve büyükbabamı yeniden yaratmaya başladığımdan beri, bu romandan son derece keyif alıyorum. daha çocuk yaşta bana, sanatı ve kitapları sevdiren; Çok sevilen ama tuhaf diyebileceğiniz amatör ressamlardı. Onları hala çok özlüyorum. Bir de evdeki evcil papağımı ana karakter olarak yazdım. Anlayacağınız, acayip fikirli ve renkli karakterlerle dolu bir kitap ama altında yatan aslen, yalnızlık, ve benim çok sevdiğim; denizin inanılmaz gücü.

Tin Town haricinde, bir dizi kısa hikaye üzerinde çalışıyorum, aslında bu benim en sevdiğim şekil ancak, birçok yayınevi ekonomik olarak çekici olmadığı için bu tip bir çalışmadan uzak durmaya çalışıyor. (Tin Town’da ilk olarak, roman kılığına girmiş, bir dizi kısa hikayeden oluşan bir kurgu idi) Ondört, onbeş konu üzerinde dolanıyorum ama muhtemelen en güçlü on tanesinde karar vereceğim. En son yazdığım hikaye, In Space (Uzayda) , sadece onüç sayfa uzunlukta olmasına rağmen, duygusal olarak en az Harmattan kadar bir şeyler götürdü benden.

Harmattan, Ayrıntı Yayınları tarafından çok yeni yayımlandı, kitabınızı bir cümle ile Türk okuyucularınıza anlatabilir misiniz?

Harmattan, her yıl çocuk yaşta gelin olmak zorunda bırakılan on milyondan fazla çocuğun sesini duyurma çabasıdır. Bu kitap aynı zamanda, bu korkunç olayı alıp, güç sahibi kişilerin; devletlerdeki, şehirlerdeki, köylerdeki, ailelerdeki, yüzüne vurma çabasıdır. Bu konu yokluğu ve karşılığında da çoçuk yaşta evlendirilmeyi devam ettiren bir döngü halindedir ve giderek büyüyen bir saatli bombadır. Ve bu durumu ‘geleneklere’ ve ‘kültüre’ bağlamak artık kabul edilebilir birşey değildir. Desmond Tutu’nun dediği gibi “Çocuk yaşta zorla evliliği tarihe gömeceğiz!” (Özür dilerim, bu bir cümleden fazla oldu ama söz konusu bu konu olduğunda, kendimi tutamıyorum. Çocuk su istimali beni kızdıran bir konu ve Harmattan’da kızgın bir kitap. Bunun için özür dilemiyorum)

Çocuk yaşta zorla evlilik konusuna dönecek olursak, FORWARD UK ile yürüttüğünüz çalışmalardan biraz bahsedebilir misiniz? Ve bizlerin çoçuk gelinler konusunda nasıl yardımcı olabileceğimizi anlatabilir misiniz?

Daha önce belirttiğim gibi, FORWARD UK tarafından elçilerinden birisi olmak üzere davet edildim. Buradaki iş şu anda kitabın promosyonları ile elele yürüyor, bu nedenle ekstra bir çalışma yok.
Myrmidon Books ile bir anlaşmaya varınca, Harmattan’ın başka noktalarda da işe yarayıp yaramayacağını merak ettim ve FORWARD UK yöneticisi Naana Otoo-Oyortey ile irtibata geçerek kitabı okumasını önerdim. Kendisi ve iş arkadaşı kitabı okuyupta beğendiği zaman çok mutlu oldum. Bu bana, binlerce edebi yorumun veremeyeceği hazzı ve güveni verdi. Sonuçta bu insanlar doğrudan çocuk yaştaki gelinlerle, çocuk yaştaki annelerle, kadın sünnetinin kurbanları ile çalışan kişiler. Ve tüm bu yazdıklarım, çocuk yaşta evlilik ile gelen korkunç konulan. Bu konuda şu anda, Gelin Değil Kız Çocukları adlı organizasyonun şemsiyesi altında birlikte çalışan (Türkiye dahil) 200’ün üzerinde grup var. Bu, Nelson Mandela, Mary Robinson, Ela Bhatt ve Desmond Tutu gibi önemli liderlerin fikir analığı yaptığı bir organizasyondur. Farkındalığı arttırmak, gelir toplamak ve kızların eğitilmelerini sağlamak (çocuk yaşta evliliğin sona ermesinde kilit rol eğtimin), bu konuya dair, herkesin yapabileceği şeyler. Twitter ve Facebook gibi sosyal ağlar, insanların evinden bile yardım edebilmelerini sağladıkları için son derece önemliler. Çocuk yaşta evliliklerin devam etmesi için hiçbir neden yok. Bizlerin ise, çocukların çocukluklarını yaşayabilmeleri için elimizden geleni yapmamızı gerektiren global bir sorumluluğumuz var.

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...