Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
30 Ocak 2013 Çarşamba

Vefa Enver ile Son Kitabı Aşka Dönüş ve Romantik Komedi Üzerine Konuştuk | Söyleşi


Vefa Hanım öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Türkiye’nin ilk romantik komedi aşk romanı yazarı olarak öne çıkan bir isimsiniz. Neden romantik komedi? Bu türü öne çıkartan nedir sizce?

Ben teşekkür ederim. Aşk deyince Türk insanının aklına her zaman imkansız aşklar, mutsuz sonlar ve uzun sancılı bir kavuşamama süreci geliyor. En çok da bu tarz diziler ve romanlar ilgi görüyor. Ben ise insanları aşkın mutlu, keyifli ve pembe yanıyla tanıştırmak istedim. Ağlatmak kolay güldürmek ise zordur. Zor olanı başarmak ve Türkiye’de hiç olmayan bir türe yönelerek, öncü olmak istedim.

Bir de sizinle alakalı hemen hemen her söyleşi ya da yazıda pembe geçiyor, niçin pembe, neden bu tür ile pembeyi bağdaştırıyorsunuz ve etkisi nedir?

Renklerin dili olduğuna inanırım. Bana göre mutlu ve umut dolu ne varsa pembe ile özdeşleştirilir. Romantik komedinin bir rengi olacaksa pembe olmalıydı.

Romanını internette okuyucularına sunan ve sonrasında büyük bir ciddiyetle de internette okuyucuları ile buluşmaya devam eden bir yazarsınız ve hatta forumunuz sayesinde yeni yazarlara imkan yaratıyorsunuz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı, biraz bu süreçten bahseder misiniz ve okurlarınız ile aranızdaki ilişkiyi ve bu türün yayılmasını nasıl etkiliyor?

Günümüzde internet çok güçlü bir iletişim aracı. Benim romanlarım basılmadan önce internette okunup sevildi. Okurun olumlu tepkisi ve yoğun ilgisi daha sonra bana devam etme isteği ve motivasyonu verdi. Fakat her yazar adayı benim gibi kararlı ve hedefe odaklı olmadığı için yazdıklarını okurla buluşturmak yerine kendine saklıyor. Tecrübelerimden faydalanmaları ve onlara bir yol açabilmek adına Vefa Enver Forum’u kurdum. Çünkü daha fazla okuyan ve daha fazla yazan bir yeni neslin bizi ileri götüreceğine inanıyorum. Bu konuda sosyal bir sorumluluk üstlenmek istedim ve geldiğimiz noktaya bakarak başarılı olduğuma inanıyorum. Ayrıca buna ek olarak romantik komediye ilginin arttığını da görmek mümkün.

Peki bu konuda başka getirmeyi düşündüğünüz ya da istediğiniz yenilikler var mı?

Elbette var ama zamanı geldikçe uygulamak ve hayata geçirmek istiyorum. Şimdilik sürpriz olsun.

0000000388259_5_1Aşka Dönüş, benim okuduğum ilk romanınız. Sanırım kitaba ve size dair okuduklarım sonrasında oldukça hafif ve eğlenceli bir roman okuyacağımı düşünerek başladım, ancak oldukça  keyifli (yer yer kahkaha attığım) ama bir o kadar da düşündürücü ve kışkırtıcı bir kitapla karşılaştım – özellikle ikinci bölümünde. Bu kitap nasıl oluştu ve diğer kitaplarınızdan farkı nedir?

Romantik komediyi chick-lit ile karıştırıyolar. Chick-lit baştan sona eğlenceli ve nispeten daha hafif bir kurgu sunar. Romantik komedi ise aşkın daha eğlenceli bir dille ifade edilişi olsa da aşkın içindeki ikilemleri ayrılık hüznünü ve kavuşamama gibi sıkıntıları da konu aldığı için kurgu daha derinleşiyor. Bu da okurun pek çok duyguyu aynı anda yaşamasını sağlıyor. Aslında bir ilişkinin içindeki iki kişi için olmasa da dışarıdan gözlemleyen kişiler açısından her zaman gülünecek bir takım şeyler vardır.  Önemli olan bakış açısıdır. Çoğu kişi bitmiş bir ilişkisinden bahsederken ilişkiyi yaşarken üzülerek anlattığı şeylere sonradan gülebilmektedir. Ben okurlara bunu göstermeyi seviyorum.
Aşka Dönüş bütün hikayelerin ve masalların bittiği yerden başladığı için farklı bir yere sahip. Peri masalları hakkındaki tüm bilinenleri altüst ediyor ve prensle prensesin aşk dolu bir başlangıçtan nefret dolu bir boşanmaya nasıl geçtiklerini anlatıyor. Bu açıdan sadece benim diğer romanlarımdan değil neredeyse bütün aşk romanlarından farklıdır.

Bu kitabınızı yazarken en zorladığınız bölüm ya da bölümler hangisi oldu ve size neler hissettirdi?

Romanlarımı yazmaya başlamadan önce bir bütün olarak kurgularım. Yazmaya başladığımda ise karakterlerimle bütünleşirim. O nedenle çok doğal ve kolay akar, zorlamasız ilerler. Bu romanımda da herhangi bir zorlukla karşılaşmadım.

Hakan ve Perim, hatta zaman zaman Esra ve Yavuz bir hayli zorlayıcı, kendilerini sevdirmeye çalışmayan karakterlerdi kitapta, ama yine de neler olacağını merak ediyor ve okurken bir şekilde onlara bağlanıyorsunuz. Karakterlerinizi nasıl yaratıyorsunuz ve onlar için önceden belirlenmiş bir yol çiziyor musunuz?

Herkesin sevebileceği karakterler yaratmanın hiç zorlayıcı olmadığına inanıyorum. Hiç kimsenin sevmeyeceği karakterler yaratıp kitap bittiğinde onları herkesin sevdiği kişilere dönüştürmek bana keyif veriyor. Ayrıca mükemmel tiplemelerin gerçeği yansıtmadığına inandığım için gerçek hayattaki insanlarla özdeşleştirebileceğimiz kişilik kusurları olmasını tercih ediyorum.

Ve tabii ki bu soru ardından, karakterlerinizde ya da hikayelerinizdeki yaşanmışlık, gerçeklik payı nedir?

Tabii ki gerçek hayattan esinleniyorum ama bu benim hayatım olmak zorunda değil. Tanıştığım, gördüğüm, duyduğum her insan ve olay romanlarım için ilham kaynağı olabilir.

Şahsi merakıma yenik düşüyor ve soruyorum, Esra ve Yavuz’un bir hikayesi olacak mı?

Belki ileride neden olmasın :)

Yayımlanmış diğer kitaplarınızı Tuğçe’nin Kitaplığı için birer cümle ile anlatır mısınız? (Memnuniyetle uzun cümleler olabilir :))

Çocuk da Yapamadım Kariyer de ilk kitabım. Kariyer de çocuk da yapma hayaliyle yola çıkmış olan üç kız arkadaş, 30’lu yaşlarına geldiklerinde ikisini de beceremediklerini fark ederek dehşete düşerler. Bu gidişata bir dur demenin vakti gelmiştir ama nereden başlayacakları hakkında en ufak bir fikirleri de yoktur. Bu üç kitaplık bir seri aslında. Serinin ikinci kitabı Bunu Sen İstedin!’de olaylar tüm hızıyla devam ediyor üçüncü kitap henüz okurla buluşmadı. Kitabın başlarında kızların birbirinin aynısı gibi geçen, sıradan ama bir o kadar da neşeli günlük hayatları, kısa sürede arapsaçına dönüyorsa da yaşanılan acı ve sıkıntıların içinden olgunlaşmış ve bir o kadar da güçlenmiş olarak çıkıyorlar.

Leyla Gibi - Leyla, şaşkın, kararsız, sakar ama bir o kadar da sevimli ve karşı konulmaz. Okurlar onun en çok içtenliğini sevdi sanırım. Erkekler ile ilgili tüm çevirdiği dolaplara ve şıpsevdiliğine rağmen, Leyla'nın kalbinin derinliklerinde dokunulmamış bir saflık var. Hata yapmamak için çabaladıkça, hatalar zincirine bir halka daha ekliyor ve bir anda hayatını domino taşları gibi bir bir devriliyor. Sonunda geriye kalan enkazı toparlamaya çalışırken kim bilir belki biraz olsun akıllanacak, ya da belki de hiç değişmeyerek hep aklı bir karış havada kalacak. Ne olursa olsun, kendi başından geçenleri anlatırken, onun sürükleyici aşk hikâyesine ve kendini bulma yolculuğuna kapılıp gidiyorsunuz.

Bana Prenses Deme! - Nil babasının prensesi, nazlı ve şımarık büyütülmüş. Hayallerinin peşinde koşarken geçtiği yollarda her şeyin mübah olduğuna inanacak kadar hırslı ve inatçı. Murat onun çocukluk aşkı, beyaz atlı prensi. Yiğit ise hayatına girerken sorma gereği duymayan, babasının iş ortağı. Sonunda Nil kimin prensesi dersiniz?

Aşk Kumarı - İlk görüşte aşk değil, mükemmel uyum değil, alışılmış hiç değil. Lara bir erkek dergisinde köşe yazarı ve erkekleri en az onlardan biriymiş gibi iyi tanıyor. Bunun avantaj mı yoksa dezavantaj mı olduğuna okuyunca siz karar verirsiniz. ;)

Not: Seni Sevmiyorum! - Denize düşen yılana sarılır derler ya Ela’nın yaptığı da tam olarak buydu! İçinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulmanın en iyi yolu zengin ev arkadaşı Gözde'nin gay kuzeni ile anlaşmalı evlilik yapacaktı. Zaten tüm bu süreçte Amerika’da masterını tamamlıyor olacaktı, basit değil mi? Hayır yeterince değil. Birincisi Ela, müstakbel eşinin kuzeni Efe’ye aşık olur, ikincisi Serkan gay değildir.

Beni Buna Zorlama! - Aşk profesörü Zorlu erkeklere çapkınlık dersleri vermektedir. Onun öğrettiği yöntemler yüzde doksan dokuz işe yarasa da yüz­de bir başarısızlık ihtimal her zaman mevcuttur. O küçük yüzde dili­mini de Zeynep gibi sıra dışı kadınlar oluşturuyordu. İstis­na denecek türde akıllı, çekici ve zor elde edilen. Zaten bu yüzden istisnaydılar ve bu tip kadınları ancak Zorlu gibi tecrübeli erkekler elde edebilirdi. Elde etti mi onu da kitapta göreceksiniz ;)

Bahse Var Mısın? - Cihangir hırsları olan bir erkek, Melisa ise korkuları olan bir kadın. Tesadüfler onları birden kez bir araya getiriyor. Bazen de Demet onlar için tatlı tesadüfler yaratıyor. Melisa’nın en yakın arkadaşı, Cihangir’in yengesi Demet… Yalnızca aşk yeterli mi bir arada olmaya, okuyacaksınız.
Aşka Dönüş’ü bolca konuştuk zaten ;)

Biraz da yayımlanma maceranız üzerine konuşacak olursak, internetten raflara giden bir yolunuz olmuş, Türkiye’de bu süreç nasıl gelişiyor, siz neler yaşadınız?

Benim başladığım dönemde yeni bir yazarın yayınevlerine dosyasını okutabilmesi neredeyse imkansız denecek kadar zordu. Ben kararlı ve inançlı olduğum için pes etmedim ve kendimi kabul ettirdim. Örnek oluşturduğum için sanıyorum şimdi yeni yazarlar daha avantajlı başlıyorlar. Yazar olmak zor ama Türkiye’de daha da zor. Yeniliğe kolay adapte olamayan bir toplumuz. Okur çeviri kitaplara yazarı tanınmamış olsa bile şans tanımaya hazırken aynı tavrı Türk yazarlara göstermiyor. Uzun ve zorlu bir süreç başarısız olmaktan korkmadan ve pes etmeden, emin bir biçimde ilerlemek gerekiyor. Kendinizden şüphe etmeye başladığınız an hedeften uzaklaşırsınız. Cesur, kararlı ve azimli olmak zorundasınız.

Ülkemizde niçin hala kitapların yurtdışında olduğu gibi sıklıkla filme dönüştürülmediğini ben çözemiyorum ve hep neden olmadığını merak ediyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizin yazdığınız tür özellikle bu çalışmaya daha da uygun, siz ister miydiniz kitaplarınızın filmi çevrilsin?

Ben de çözemiyorum. Daha önce de belirttiğim gibi ön yargılı ve yeniliklere kapalı bir toplumuz. Sanırım bundan.

Bu keyifli sohbet için çok teşekkürler, Son olarak, okurlarınıza ve bizi takip eden kitap severlere söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Hepinizi çok seviyorum. Sizin sevginiz, desteğiniz ve motivasyonunuz olmasa belki bu kadar ilerleyemezdim. Bu keyifli yolda her zaman yanımda olmanızı dilerim. Sevgiler…

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...