Copyright © Tuğçe'nin Kitaplığı
Design by Dzignine
30 Ocak 2013 Çarşamba

Yorum: Wallbanger - Alice Clayton


Wallbanger_Cover450x679
Puanlama : C+

Yazar: Alice Clayton
Çevirmen:  -
Sayfa Sayısı:  300
Dili: İngilizce
Yayınevi:  Omnific Publishing

İşte karşımızda Omnific Publishing'in bir kaç başka kitabı gibi, yeni bir twilight fan-fiction olarak ortaya çıkan ve şimdilerde satış listelerini zorlayan bir kitap daha. Alice Clayton’dan Wallbanger…

Öncelikle belirtmek istiyorum ki; bu kitap ne adının ne de kapak resminin çağrıştırdığı gibi fazlası ile erotik ve cinsellik odaklı bir kitap değil. Sanırım bunu bir dikkat çekme politikası olarak kullanmışlar ama bu kitap sanılanın aksine, tam bir chick-lit ve oldukça esprili – gerçi şu sıralar hakkında konuşulduğu kadar yıkılıyor mu emin olamadım ama yine de komik kabul etmek gerek :) Şimdi Wallbanger yorumuna bir bakalım…

Konu oldukça basit; Caroline Reynolds, San Francisco’nun göbeğindeki yeni kiraladığı dairesine taşınmıştır ve yorgun ilk gecesinde, gecenin bir yarısı yan daireden gelen sesler ile uyanır. Hatta seslerle kalmaz durum, yan dairenin yatak odası aktivitelerini olduğu gibi duyar ve yatağının dayalı olduğu duvarda hisseder, bu da yetmez, duvar o kadar incedir ki; asılı çerçeve sarsıntıdan kafasına düşer. Yan dairedeki bu yatak odası aktiviteleri sonraki iki gecede de başka iki kadınla devam eder ve değişmeyen bir şey varsa, o da duvara vuran yatağın ve kadınların yükselen sesleridir… Üçüncü gece sonunda artık Caroline dayanamaz; gece ne giydiğine, yataktan nasıl fırladığına bakmadan yan komşusunun kapısına dayanır. Ve işte karşınızda Simon…

Simon, fırında pişirilmiş unlu mamullere dayanamayan, tabii ki yakışıklı, harika vücutlu, zeki ve bir fotoğrafçı. Mesleği sayesinde hayatını harika yerlere gezi yaparak kazanıyor – daha ne isteyebiliriz ki… Hmm… evet unuttuğumuz küçük ayrıntı, kendisinin Caroline’nın bizzat yatak odalarını ayıran duvar sayesinde takip ettiği hareketli bir gece yaşantısı, Caroline’nın deyimi ile “haremi” var. Aradaki duvardan takip ettiği yetmiyormuş gibi, apartmanın kapısıdaki gözetleme deliğinden de bir hayli gözetliyor Simon’ı ama tabii ki, hep sadece harika ve gürültücü kadınları görebiliyor, ta ki kapısına dayandığı gece yarısına kadar…

Nihayet Simon ve Caroline karşılaştığında, Caroline üzerinde pembe bir gecelik ve Simon’da ise üzerinde pek de bir şeyi gizlemeyen bir kumaş parçası var ve tahmin edersiniz ki, kızın böldüğü aktiviteyi düşünürsek; pek de eğlenceli bir ilk karşılaşma olmuyor.

Daha sonra, Caroline ile Simon bir ortak arkadaş partisinde karşılaşıyor; her iki tarafında yakın arkadaşları arasında gelişen ilişki neticesinde birbirlerine doğru istemeseler de itiliyor ve bir barış ilan ediyorlar. Buradan sonra oldukça atışmalı ve elektrik yüklü bir arkadaşlık başlıyor. Özellikle ikili arasında son derece keyifli, okuru daha fazlasını ister şekilde bırakan diyaloglar var. Bu sayede, Simon’ı daha iyi tanıyor ve açıkçası bize ilk çizilen resmine rağmen hiç de düşündüğümüz gibi olmadığını görüyor, büyüsüne kapılıyoruz… Caroline, en baştan beri güçlü, ayakları üzerinde duran, hazır cevap iç mimar kadın imajına bir de evcimen bir karakter ekliyor ve her erkeğin rüyası haline geliyor ;)

Sonunun nereye gittiği belli olan bu hikaye yer yer özellikle oldukça komik, eğlenceli sahneler içeriyor. Kızların arkadaşlıkları ve yaşam tarzı düşünüldükçe, okurken ve sonrasında bana bir hayli, daha komik hale getirilmiş bir Sex and the City’i çağrıştırdı diyebilirim.

Simon ve Caroline dışında her iki tarafında en yakın ikişer arkadaşını içeren iki çift ve onların yan hikayesi de akıyor bir yandan ve orada da tabii ki, komik olaylar oluyor ama bence bu nokta yeterince özenli işlenmemiş, güzel düşünülmüş ama sonu aynı derecede etkili getirilememiş. Daha komik sahneler yaratılabilirmiş, yine de eğlenceliydi tabii…

Şimdi gelelim, bu eğlenceli kitabın sıkıntılarına; bir kere bazı konular o kadar çok tekrarlanmış ki, insan yeter artık demeden duramıyor ve bu kadar büyük sorun olan bu konular da ayrıca aynı derecede ciddiyetle sonlandırılmıyor, bakınız kayıp olan büyük “O”. Daha ilk sayfadan ortalarda olmadığı neredeyse her satırda yer alıyor ve kaybolma şekli de keyifli verilmiş ama o kadar çok sunuluyor ki okura hem esprisini kaybediyor, hem de önemini… Yine aynı derece de inandırıcılıktan uzak bir takım kedi sahneleri var ki, kedi seven beni bile zorladı :)Ve bir de, kitabın tümünde tamamen ima ve göndermeler ile komik biçimde işlenen erotizm ve cinsellik; kitabın son 30-40 sayfasında kontrolden çıkmış şekilde sunuluyor. 
Yani ikili tüm kitap boyunca biriktirdikleri enerjiyi sonuna kadar dört duvar arasında harcıyor, bu da sanki gereksiz olmuş. Çünkü böyle peş peşe sunulunca pek de ateşli ve okunası olmamış… Yine de tabii bunlar okurken gülmemiz ve eğlenmemizi tabii ki tamamen engellemiyor. :)

Sonuç olarak, sıkıntılarına rağmen, keyifli, hafif, arada sırada şaşırtıcı, sizi düşündürmeyecek, hoş vakit geçirebileceğiniz bir kitap arıyorsanız Wallbanger, o kitap…

Buradan satın alabilirsiniz:

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...